Prostat Kanserinin Odak Tedavisinde Yeni Bir Alternatif
Günümüzde yaşam kalitesini koruyan, organ odaklı ve minimal invaziv yaklaşımlar giderek önem kazanırken, prostat kanserinin odak tedavisinde kullanılan Irreversible Electroporation (IRE) bu trendin merkezinde yer alan en güçlü teknolojilerden biri olarak öne çıkıyor. Bu tedavi yönteminin non-termal mekanizması sayesinde anatomik olarak zor bölgelerde bile güvenli ve etkili bir kanserden kurtulma imkânı sunduğunu söyleyen Urohealth Klinik’ten Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Engin Kaya, “Özellikle sinire veya damara yakın konumdaki tümörlerde, yapıları koruyarak etkili kanser hücresinin yok edilmesini sağlayabilmesi sebebiyle son yıllarda yaygın olarak tercih ediliyor” dedi.
Ürolojide özellikle prostat kanserinin odak tedavilerinde öne çıkan yenilikçi seçeneklerden biri olarak karşımıza çıkan Irreversible Electroporation (IRE), özellikle lokalize prostat kanseri, cerrahi veya radyoterapi sonrası sınırlı bölgesel yeniden kanser oluşumları, diğer hedefe yönelik lokal tedavilerin riskli olduğu anatomik bölgelerdeki küçük tümörler ve sinir ve damar koruyucu yaklaşımın kritik olduğu prostat yerleşimli tümörler gibi alanlarda kullanılıyor. Elektrik akımının doku üzerinde oluşturduğu mikroskobik geçirgenlik artışı sayesinde kanserli hücrelerin canlılığını geri dönüşümsüz olarak kaybetmesini sağlayan ısıya dayanmayan (non-termal) bir ablasyon yöntemi olan IRE; damar, sinir ve idrar yolu gibi kritik anatomik yapılara zarar vermeden tümörün yüksek hassasiyetle hedeflenmesini mümkün kılıyor.
Hastalar kısa sürede günlük yaşamlarına geri dönebiliyor
Tedavinin görüntüleme eşliğinde prostat dokusuna yerleştirilen özel elektrotlar üzerinden kısa, yüksek voltajlı elektrik atımları verilmesi ile gerçekleştirildiğini söyleyen Urohealth Klinik’ten Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Kaya, bu elektriksel alanın, kanser hücrelerinin hücre zarında mikroskobik açıklar oluşturarak hücre ölümünü başlattığını belirtiyor. Isı oluşmadığı için çevredeki damarların, idrar yolunun ve ereksiyon fonksiyonundan sorumlu sinir paketlerinin korunabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Kaya, işlemin genellikle anestezi altında yapıldığını ve hastaların çoğunun kısa sürede günlük yaşamına geri dönebileceğini ifade ediyor.
Prof. Dr. Kaya, IRE’nin özellikle erken evre, lokalize prostat kanseri bulunan hastalar, organ koruyucu ve fonksiyon koruyucu bir yaklaşım tercih eden hastalar, cerrahiye uygun olmayan veya cerrahi istemeyen hastalar ve radyoterapi sonrası nüks gelişen sınırlı tümör odakları hasta gruplarında güçlü bir tedavi seçeneği oluşturduğunu kaydediyor. Aynı zamanda hasta seçimi görüntüleme, biyopsi ve tümörün anatomik yerleşimine göre kişiye özel yapılıyor.
Nükseden vakalarda etkili bir seçenek
IRE, non-termal yapısı nedeniyle komplikasyon oranı düşük bir yöntem… Görülebilecek yan etkiler arasında geçici idrar yapma zorluğu, prostatta ödem, kısa süreli sonda gereksinimi veya bölgesel hassasiyet olabiliyor. Yöntemin fonksiyonel yapıları koruma kapasitesi sayesinde ereksiyon fonksiyonu ve idrar kontrolü gibi alanlarda diğer bazı yöntemlere göre daha koruyucu sonuçlar bildirildiğini belirten Prof. Dr. Kaya, IRE’nin öne çıkan avantajlarını şöyle sıralıyor: “Damar ve sinir hasarı riski belirgin şekilde azalıyor, tümör odaklarının milimetrik doğrulukla hedeflenmesine olanak sağlıyor, yaşam kalitesini etkileyen idrar kontrolü ve ereksiyon fonksiyonunun korunmasında avantaj sunabiliyor, gerektiğinde aynı bölgede yeniden tedavi yapılabiliyor. Radyoterapi sonrası nüks vakalarında etkili bir seçenek olan IRE ile aynı zamanda hastaların büyük bölümü hızlı toparlanıyor ve sadece bir gün hastanede yatış gerektiriyor.”
Tüm bu özellikler dışında IRE’yi diğer tedavi yöntemlerine göre bir adım öne çıkartan şüphesiz ki uluslararası çalışmalara göre doğru hasta grubunda lokal hastalık kontrolünde başarılı sonuçlara ulaşılması… “Özellikle sinire veya damara yakın konumdaki tümörlerde, yapıları koruyarak etkili kanser hücresinin yok edilmesini sağlayabilmesi sebebiyle son yıllarda yaygın olarak tercih ediliyor” diyen Prof. Dr. Kaya, başarı oranlarının tümörün boyutu, derecesi, yeri ve hastanın genel özelliklerine bağlı şekilde değiştiğinin de altını çiziyor.