“2026'ya Girerken Türkiye Ekonomisi”
Koç Üniversitesi ve TÜSİAD ortaklığı ile oluşturulan Ekonomik Araştırma Forumu'nun (EAF) “2026'ya Girerken Türkiye Ekonomisi” başlıklı semineri gerçekleşti
Koç Üniversitesi ve TÜSİAD ortaklığı ile oluşturulan Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) tarafından düzenlenen “2026'ya Girerken Türkiye Ekonomisi” semineri, 23 Aralık Salı günü gerçekleşti. Etkinlikte alanında uzman konuşmacılar, Türkiye ekonomisinin yakın gelecekteki görünümünü ele aldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Dezenflasyon hızı yavaşlıyor, önümüzdeki yılda da yavaşlamaya devam edecek. Dolayısıyla, 2026 yılında enflasyonla mücadelede tam bir başarı kazanılmadan, gerek para politikası gerekse mali politikada rehavet olmaması gerekiyor. Bu süreçte para politikası aracılığıyla elde edilebilecek kazanımların sonuna yaklaştık. Bundan sonra, mali politikaların dezenflasyona daha güçlü destek olması gerekiyor. Bu anlamda, son dönemde bütçe disiplini konusunda daha ciddi adımlar atıldığını görmek bizleri umutlandırıyor.
Bunun yanı sıra uluslararası ekonomik düzende ciddi dönüşümler ve belirsizliklerin yaşandığı bir dönemden geçmekteyiz. Böyle bir küresel konjonktürden geçerken ülkemizin de sanayisini çok daha etkin biçimde desteklemesini son derece önemli buluyoruz. Hem iş dünyası hem de ülke yönetimi, enflasyon ve kur gibi ekonomik sorunlara odaklanırken stratejik vizyonunu kaybetmemeli, ana global temayı kaçırmamalıyız.”
Açılışın ardından program, gazeteci Hande Demirel'in moderatörlüğünü üstlendiği panel ile devam etti. Panelin konuşmacıları; TÜSİAD Baş Ekonomisti Gizem Öztok Altınsaç, Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, Cambridge Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özge Öner ve Yapı Kredi Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ahmet Çimenoğlu oldu.
TÜSİAD Baş Ekonomisti Gizem Öztok Altınsaç, yakın gelecekteki ekonomi görünümüne ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ekonominin temel göstergelerinde önümüzdeki yıl 2025'e kıyasla iyileşme bekliyoruz. 2026'da daha düşük enflasyon, bir kademe daha güçlü bir büyüme ve düşen faizler söz konusu olacak. Yılın ikinci yarısının ekonomik aktivite anlamında ilk yarıya kıyasla daha hareketli geçmesi olası. Bununla birlikte dezenflasyonun yavaşlayarak da olsa devam etmesini bekliyoruz. Enflasyondaki düşüş her şekilde gerek koşul; ancak bunun ötesinde sanayi üretiminin desteklenmesi adına atılması gereken adımlar da var. Bu yıl yayınlamaya başladığımız TÜSİAD Maliyet Bazlı Rekabet Gücü Endeksi de son yıllarda rekabet gücümüzde bir miktar düşüş olduğuna işaret ediyor. Bu anlamda global temayı da yakalayacak şekilde daha kapsamlı bir sanayi stratejisinin devreye alınması gerektiğini düşünüyoruz.”
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp ise konuşmasında, “2025 yılında enflasyon beklentilerimize paralel gelirken, büyüme tahminimizden güçlü geldi. Bu durum potansiyel büyümenin tahminlerimden daha yüksek (%4 civarında) olduğunu düşündürüyor. 2026 yılının makroekonomik dengeler açısından 2025'ten daha olumlu geçmesini bekliyorum. %4 ve belki biraz üstü bir büyüme, %23 civarında yılsonu enflasyonu bekliyoruz. Hanehalkı enflasyon beklentileri siyasi kutuplaşmaya çok hassas. Bu sebeple 2026 yılında enflasyon üzerinde yukarı yönlü en önemli riskin, enflasyon beklentilerini yukarı itebilecek siyasi riskler olduğunu düşünüyorum. Buna karşılık bu risklerin kontrol edilmesi durumunda da enflasyonda aşağı yönlü bir ivmelenme olabileceğini düşünüyorum,” dedi.
Panelin konuşmacıları arasında yer alan Yapı Kredi Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ahmet Çimenoğlu ise şunları söyledi:
“Uygulanmakta olan dezenflasyon programında 2,5 yılı geride bırakırken, elde edilen sonuçlar karışık bir resim ortaya koyuyor. Bir yandan enflasyonun düşüş trendinde olması ve buna mukabil büyümenin de makul seviyelerde kalmasını olumlu yorumlamak mümkünken, diğer yandan hem gerçekleşen hem de beklenen enflasyonun Merkez Bankası hedeflerinin üzerinde kalması olumsuz bir tablo oluşturuyor. Dünyada çok sarsıcı gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçerken, ülkemizdeki tüm paydaşların, enflasyon, faiz ve kur sarmalına sıkışmış ekonomi gündemini aşması ve kalkınma odaklı yeni bir strateji üzerinde kafa yorması gerekiyor.”
Cambridge Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özge Öner ise şu ifadeleri kaydetti:
“2025'te başta gıda olmak üzere bazı temel tüketim kalemlerinde fiyat artışları çekirdek enflasyonun üzerinde seyretti ve bu artışlar ücretli nüfusun büyük bir kısmının fiilî tüketimine doğrudan temas etti. Sanayi için çok zor bir yıldı; artan maliyetler, talep daralması ve finansmana erişimdeki sıkışıklık üretim tarafındaki kırılganlıkları daha da görünür kıldı. Bu tablo, dezenflasyonun kâğıt üzerindeki göstergelerle değil, hanehalkının gündelik hayatında hissedilen maliyetler ve üretim kapasitesi üzerinden birlikte okunması gerektiğini gösteriyor. Sanayiye dair ölçek farklılıklarını ve sektörel verimlilik ayrışmasını merkeze alan bir tartışma olmadan 2026'ya dair beklentilerin anlamlı olması zor.”