
“Töz, bir şeyin doğasıdır, özüdür. Mimarlığın tözü, kökenleri işlevsel değildir. Şiirseldir, büyülüdür, gizemlidir. Sembolleri, anlamları sınırsız olan göksel sayılardır ve formlardır. Bu semboller mimarlığa özgü bir dil, bir gramer oluşturur. Ve mimarlık binlerce yıl bu dille kendini ifade etmiştir. İşte TÖZ, hafızalarımızda saklı kalmış bu dille yazılmış denemelerdir. Aklın ötesindeki imgesel bir mimarlığa işaret eder”.
Ali Artun, “TÖZ”ü bir mimarlık sergisi olarak tanımlıyor ve ekliyor: “Ama bu mimarlığın çevremizi kuşatan binaların mimarlığıyla ilgisi yok. Onların mimarlığına karşı. Amacı, yaşadığımız mimarlık gibi mekanımızı ve zamanımızı disipline sokmak değil. Hareketlerimizi yönlendirmek, yönetmek değil. Bir kere TÖZ mimarlığının bir amacı, bir rasyonalitesi, bir işlevi yok; eserler bir konut, işyeri filan değil. Odalar, salonlar, ofisler gibi kullanıma göre tasarlanmış mekanları da yok. Formları farklı, geometrisi farklı, dili farklı, fikri farklı, hissiyatı farklı. TÖZ’ün mimarlığı, sanat eserleri. Mimarlığın köklerini, özünü, cevherini, tözünü keşfetmekle uğraşıyor. Mimarlık Rönesans’a kadar, yüzyıllar boyunca kozmik, göksel, büyüsel, şiirsel, gizemli ve son derecede sembolik. Formların ve sayıların içerdiği işaretlerle, şifrelerle ifade ediliyor. Ve kendine özgü bu dille anlamlandırılıyor, okunuyor. İşte bu mimarlıkla ilgili hala dünya kadar araştırma yapılıyor, eserler üretiliyor. 20. yüzyıl avangard mimarlığı tamamıyla bu “şiirsel mimarlık”tan besleniyor. Hatta zamanımızın mimari ikonları haline gelmiş mimar Frank Gehry’nin Bilbao Müzesi, ayrıca Zaha Hadid, Bernard Tscshumi ve Libeskind gibi mimarların eserleri mimarlığın rasyonalitesine karşı çıkarak onun cevherine dönen bu gelenekten kaynaklanıyor. İşte TÖZ de bu geleneğin bir sahnesi.”
Ahmet Yiğider düşüncesini, insanın varoluşla kurduğu ilişki üzerinden şu sözlerle ifade ediyor: “Sanat ve tüm varoluş deneyimlerinde bize bakan, bizi besleyen üç olgu var: İnsan, Tabiat ve Evren. Birincisi ancak içe dönerek anlayabileceğimiz bir derinlikte, diğer ikisi ise tüm yüklerimizden kurtulup özgür bir sonsuzluk arayışına girdiğimizde kendini sezdiriyor. Sanırım insan yaratıcılığını, on binlerce yıl boyunca ve bugün hala canlı tutan şey, bu arayışın kendisi.”
17 Ocak 2026 tarihinden itibaren görülebilecek “TÖZ” sergisi 8 Şubat 2026 tarihine kadar devam edecek.
World Media Group (WMG) Haber Servisi
Kültür Sanat
Kültür Sanat
Kültür Sanat